Mahmudiye’nin Tarihçesi
2024-05-14
Osmanlı-Rus savaşı sonrası Kafkasya’dan göç edenlerin bir bölümü Batum’ dan yola çıkıp Sapanca’nın Mahmudiye Mahallesini (köyünü) kurmuşlar.
1864’te Soçi yöresinden, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz Han’ın fermanı ile Anadolu’ya göç eden, Ubıh boyuna mensup Shapli İmam Ahmet Bey “Muhtar Ahmet” ve beraberinde gelen 10 hane tarafından kurulmuştur.
Yörenin bol ağaçlık ve su kaynakları bakımından zengin oluşu, anavatan Soçi yöresini andırması, yamacın yöreye hakim olması stratejik önem arz ettiğinden ve aşağı havzanın o dönemler nispeten bataklık olması nedeniyle, ilk yerleşimleri buraya sevk etmiştir.
Yerleşim, Sultan Abdülaziz Han Müşir Damat Ser Yaver’i Shapli Çerkes Mehmet Paşa’nın katkıları ile mümkün olmuştur. Osmanlı Adliye Nazırı Hasan Fehmi Paşa, bir seyahati esnasında yöreden geçerken, yöre halkının camii talebi üzerine 1885 yılında Hasan Fehmi Paşa adıyla anılan camiyi yaptırmış, Cami arsası da köy kurucusu ve ilk muhtarı Shapli Muhtar Ahmet tarafından vakfedilmiştir. Sakarya il merkezine 21 km, Sapanca ilçesine 4 km uzaklıktadır.
En eski uygarlıkların kurucuları olan Hititler ile akraba oldukları sanılan Gürcüler, binlerce yıllık tarihleri süresince iki yüzyıl Selçuklular ile komşuluk etmişlerdir. Osmanlı-Rus savaşı sonrası günümüzden yüz yirmi yıl önce Kafkasya’dan göç edenlerin bir bölümü Batumi’den yola çıkıp Sapanca’nın Mahmudiye köyünü kurmuşlardır. Buraya yerleşenler doğal olarak daha önce yaşadıkları Batumi’nin dağlık ve ormanlık bölgesine benzer bir tabiat yapısı aramış, titizlikle seçerek karar vermişler. Bu sebeple köyün doğal yapısı çok zengin ve cömert olup yerleşimi bir dağ değindedir.
Dağların haşmetli, panaromik görünümü insanları yaylaya ve alabalıklara davet eder gibidir. Evlerin, içinde kaybolduğu geniş meyve bahçeleri, bağlar, tarlalar ve zümrüt halı gibi orman kenarı meraları köy ve çevresinin görkemli akan suların oluşturduğu vadiler ve derin boğazlardaki çağlayanların yolundan geçer. Bütün bu anlatılanlara yeşillik kavramını eklemeye bile gerek yoktur. Çünkü her yer yeşildir ve böylesine zengin bir doğası olan köyün yeşil renk ancak kışın birkaç haftalığına terk eder. Mayıs ayında erik ve kiraz ile başlayan meyve mevsimi, fındık, armut, elma, vişne, kestane, ceviz, vs. derken muşmula ile kışa kadar sürer. Bütün yaprakların döküldüğü tarlalarda bile kışın turuncu rengi ile ağaçlan süsleyen KÂBE hurmaları meyve mevsimini kışın ötesine ulaştırır.
Mahmudiye’yi kurulmadan önce tarihi dönemlerde Bitinya yarımadası olarak bilinen bugünkü Kocaeli yarımadasında yaşamış olan Romalıların ve daha sonraki Bizanslıların bu verimli toprakları keşfedip köyde önemli yerleşim merkezleri kurduktan, toprak altından çıkan çanak, çömlek, suyolu çömlek boruları ve mermer mezar kalıntılarından anlaşılmaktadır. Daha sonraki Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait herhangi bir kalıntı yoktur. Bu durum Kafkasya’dan göç edenlerin bu cennet diyar uzun süre sonra yeniden keşfettiklerini gösterir gibidir.
Köyün halkı geleneklerine saygılı olduğu kadar eğitime de önem vererek, başlangıcından bu yana bilinçli davranmışlardır. Bunun en güzel kanıtı camidir. Köyün kurulduğunda İstanbul’da nazırlık yapmakta olan Hasan Fehmi Paşa (1836— 1910) kendi akrabalarının da yerleştiği bu köye mimari eser sayılacak güzellikte bir cami ve yanına da bir ilkokul yaptırmıştır. Cami ve okulda hem dini eğitim hem batı tarzı eğitiminin birlikte yürütülebilmesi için aynı mekânda eşsiz bir mimari güzelliğin tezahürü olan iki ayrı eserde maddi ve manevi eğitimin birlikte verilmesi gayesi ile Doğançay Yeniköy’den bir Kafkas göçmeni olan Mehmet Bahattin Hoca getirilmiştir.
Kaynak: Sapanca INFO